24 Aralık 2013 Salı

telefona muvaffak olamadım

yan odada çalışan 30'undaki çocuğun cuma sabahı işten izin alıp satın aldığı silahla pazar günü kendini vurması ve işe gelmemesi üzerine olayı polislerle birlikte pazartesi 10:30'da fark etmemizin üzerinden 23 saat geçmişti. ilk öğrendiğimdeki donukluğum ve facebooktaki taşşak arkadaşlarımla yaptığım amaaan tanımadığım etmediğim insana ne üzülecem dünyada bi dolu bokluk var zaten muhabbeti gece 22:00'da uyumaya çalışırken çözülmüş ve bir 20 dakika toparlanamadan aralıksız ağlamıştım.

30 yaşında bir insanın kendini vurması y kuşağı coolluklarıyla bertaraf edilebilen bir süreç değil, ara ara dank edip bir cümleden fazlası halinde zihnimde defalarca gerçekleşiyor. tabii ki kendime üzülüyorum, 150 senedir maruz kaldığım ve kaldığımız grunge akımı, underground edebiyat ve goth beni buna zerre hazırlamamış. sadece alay edip durmuşum, edebiyat olunca alay dile kolay oluyor, intihar eden arkadaşın da sık sık alay ettiğini söyledi daha çok tanıyanları. daha çok tanımaya çalışanları.

kendisiyle oturup konuşmuşluğum olmamasına rağmen buraya geldiği 1-2 seneden beri buna hazırlanıyor olduğunu söyleyebilecek kadar mutsuz olduğunu düşünüyordum. bunu söylemenin ya da söylememenin herhangi bir faydası olduğunu düşünmediğimden kimseye söylemedim tabii. pek konuşmazdı, bunu ilk izlenimde soğukluk ve kendini beğenmişliğe bağlayan çalışanlar da muhabbete devam etmezdi zaten. ben genel olarak muhabbete devam eden biri olmadığım için kendi adıma keşkelerim yok. ha ona gidip neden intihar etmek istiyorsun diye de sormazdım, akıllı, disiplinli, mantıklı ve buranın toplamından zeki biriydi. bunu sormanın kararına bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum. hala.

mutluluğu da acısı da bu kadar yavan ve tırt bir yerde ona kalması için tavsiye edebileceğim çekici bir opsiyonum yoktu. ha benim gibi bungee jumping yahut fransa'daki o tepeler üzerine kurulu cam kafesten aşağı boşluğa bakmak için devam edebilirdi, bunun herkese çekici geleceğinden emin değildim, söylemeye utandım. ama bitmek bilmeyen mide ağrıları ve sonradan öğrendiğim her gece içmesi yüzünden yaptıysa bunu, bu döngüyü çözemeyeceğinden korktuğu için yaptıysa yani, biraz mallık ettiğini söyleyebilirim. hayır mallık değil, bu onunla hiç konuşmadığım için pişmanlık duyduğum kısım, pardon.

hiç pişmanlık duymadım diyemem.

26 Kasım 2013 Salı

enada yeni yayın

insanın kendi kendine konuşabileceği, ne geçmişi ne sonrası olmayan ama kendi içinde son derece gerçek ve sıcak bir donnie darko boşluğunun olması büyük şans. bir sabah kalkıp tuhaf hareketler yapabileceği, herhangi bir hafızası ya da anısı ya da geçmişi ya da tanıdığı yokmuşcasına takılıp eve döndüğünde odasına bir meteor düşeceğini bilmiyormuş gibi yaptığı. böyle bir yerin olması cumartesi sabah 6'da çıkıp, bulunduğu insansız yaşam alanında asla sahip olmadığı yön duygusu vasıtası ile yer değiştirip, bir yerlerde kaybolup, 9'da ahali yeni yeni uyanmışken eve gelip ekmek almaya çıktım demek ve bu kolektif manada işe yarar hareketinden ötürü takdir toplamak gibi. çünkü neyi neden nasıl yaptığı hususunun kimsece önem görmediği bir dünyada, sonucun üstünlüğü kaçınılmaz. çünkü o üç ekmeği getirdikten sonra sabah 6'ya kadar neden oturduğun yahut sabahın köründe alakasız yerlere niye gittiğin ya da ümitsiz yer yön duygusuzluğun yahut ümitsiz duygusuzluğun kimseyi alakadar etmiyor. çünkü şimdi herkes mutlu ve kahvaltı hazır. ayrıca başkaları için bir şeyler yapmak toplum protokoller vs vs. protokoller. sosyal ve siyasi manada iki farklı disiplinin parçası olan bu işlerin bir insanın hayatında iki manada sorun yaratması kişiyi adeta sikko bir edebiyat eseri oluştur diye zorlar gibi. bunları yazmak zorunda değilim ama yazıyorum. bu muhteşem ve reel hayat denen protokoller alanında isteyebileceğimin çok daha fazlası. hem kontrol tamamen sende, hem zorundalık yok, hem de kimse neden yazdın demiyor. neden bunu yazdın. yazının icadında bunu neden yazdın diye soran bir sümerli oldu mu acaba. yazıyı bulan yazının nasıl bir şey olduğunu düşünüyordu, bunu bir özgürlük alanı olarak mı tanımlamıştı yoksa düşündüğünü konuşmadan da geri dönülemez biçimde ilan ettiği için korkar mı olmuştu. neyse yine saçmaladım. swf.

9 Eylül 2013 Pazartesi

yeni yayın

dün gece bir rüya gördüm

sahnede tiyatro ile müzikal arası bir şey sergileniyordu, önce bir kadın çıktı, sanırım başarısız ya da alay edilesi bir oyun sergiledi, uyandığımda hatırlıyordum, şimdi hatırlamıyorum

sonrasında peluş hayvanlar çıktı sahneye. biri önce tasmayla dolaşıyordu, sonra birden bakışları karşıya kitlendi, orada da bir peluş hayvan vardı, aniden tasmasından boşanıp ona doğru fırladı, çizgi filmlerdeki gibi mani-histeri arası bi canlılıkla ona doğru koştu ve psikopat gibi sarıldı ona. sonradan birbirlerine, bağlı raket-pinpon topu gibi uydular, peluşun biri diğerini fırlatıp fırlatıp geri sarıyordu, bu tempo esnasında bir sarmal oluştu, pinpon topu gitgide rakete bağlı olduğu iple sarılarak yaklaşıyordu. peluş olduklarından bu sert değil gayet esnek ve yumuşak bir uyumla gerçekleşiyordu. bir süre böyle devam ettiler.

oyun sona erdiğinde izleyicilerden birileri işte eternal sunshine halt etmiş falan dedi, alkış koptu, daha iyi tanımlanamazdı dedi birileri.